Lübliyana mı Lujubliyana mı diye herkes gibi zorlana zorlana sonunda buldum doğru okunuşu: Lubliyana imiş efendim. 2016’da Avrupa’nın en yeşil başkenti seçilen bu şehir huzur dolu. Zaman yaratıp bu güzel şehrin yanına, günübirlik bir de Bled gezisini eklerseniz; kaymaklı ekmek kadayıfı tabiri gerçekleşmiş oluyor benden söylemesi. Büyüleyici bir geziye hazır olun…
Ülke: Slovenya
Başkent: Ljbljana
Para Birimi: Euro
Dil: Slovence (İngilizce günlük hayat için gayet yeterli)
Gezi İçin En Uygun Mevsim: Nisan-Mayıs & Ekim-Kasım
Ortalama Uçuş Süresi: Yaklaşık 2,5 Saat
Türkiye ile Saat Farkı: Türkiye’den 1 saat geride
Mutlaka Yapın: Metelkova’ya akşam gidin, ürperin normaldir ama korkmayın sorun yok 🙂 Ayrıca en azından günübirlik olarak Bled’e gidin. Bled’siz bu gezi yarım kalacaktır benden söylemesi.
Oldum olası Paris, Londra gibi popülaritesi yüksek olan şehirler beni çekmedi. Önyargılı olduğumun farkındayım
, gittiğimde değişebilecek düşüncelerim de var belki ama hiç bugüne kadar “Paris’e ucuz bilet var mı dur bir bakayım” gibi bir şey geçmedi aklımdan. Bunun yerine hep daha az bilinen, merak edilen, herkesin ilgisini çekmeyen yerler çekiyor ilgimi. Ljubljana’ya gitme kararını da bu şekilde verdim. Devam eden Schengen vizemi nerede değerlendirsem diye düşünürken rastladım ve tereddütsüz aldım biletimi Ljubljana’ya.
Havaalanı’ndan şehir merkezine gitmek için 3 seçenek var: Birincisi 4
,5€ vererek bineceğiniz shuttle. Saatleri biraz seyrek, iniş saatinize uygunsa tercih edebilirsiniz. Merkeze yürüyerek 10 dakika mesafedeki otobüs istasyonunda indiriyor. İkinci seçenek 9€’luk minibüs shuttle. Ben bunu kullandım. Üstelik taksi gibi nereye isterseniz oraya bırakıyor. Üçüncü seçenek ise taksi. 30-40€ civarında tutuyor ve diğer iki seçenekten daha hızlı ulaşmış oluyorsunuz.
İlk İzlenim
Şehre hakim tepedeki bu kaleden, kuşbakışı Ljubljana manzarasını izleyebilirsiniz. Dilerseniz Funikülerle dilerseniz yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ben çıkışta funiküleri tercih ettim, inerken ise bu yemyeşil yolu kullandım.
Alabildiğine yeşil, sessiz sakin bir şehir karşıladı beni ilk dakikadan itibaren.Huzur bulmanız için ekstra bir çabaya ya da uzun zamana ihtiyaç duymuyorsunuz. 2016 yılının Avrupa’daki en yeşil başkenti seçilerek beni haklı çıkartıyor zaten.
Bled’e nasıl gidilir?
Yukarıda eklediğim haritadaki Otobüs istasyonundan saat başı kalkan Bled otobüsleriyle 5 € karşılığında 1 saat 20 dakikada rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Bileti isterseniz istasyondaki gişeden isterseniz otobüs içinden alabilirsiniz. Yemyeşil, güzel bir yoldan gidiyorsunuz Bled’e. Otobüsten iner inmez de muhteşem bir yere geldiğinizi hissediyorsunuz. Otobüs dönüş saatlerini not edip ona göre davranabilirsiniz. Ya da yukarıdaki minibüs shuttle’lar ile 45 dakikada 7 € karşılığında Ljubljana’ya geri dönebilirsiniz.
Bled’de neler yapılır?
Bled, dünyada görülmesi gereken yerler arasında bir sıralama yapılsa mutlaka üst sıralarda yer alacak kadar güzel ve farklı. Muhteşem bir doğa, yemyeşil ormanlar, ortasında vaha gibi bir göl ve gölün içindeki küçük adacıktaki kilise. Gölün kenarında çok güzel bir yürüyüş parkuru var yaklaşık 8 km uzunluğunda. Dilerseniz yürüyün benim gibi, dilerseniz bisiklet kiralayıp gezin. Üşendiniz mi, binin bir kayığa gölde gezintiye çıkın. Adacıktaki kiliseyi gidip görün. Burada sıkılma şansınız yok inanın bana, aklınızın bir kısmını burada bırakacaksınız.
Kremsnita, Bled Gölü Tatlısı diye biliniyor. Oldukça hafif ve manzaraya karşı denenmesi gerekiyor. Yukarıdaki Cafe bu ii gayet güzel yapıyor. Adaya en yakın uç tarafındaki bu cafede manzara eşliğinde bu değişik lezzeti mutlaka tatmalısınız.
Bled’de farklı bir şeyler yapmak isterseniz bu tam sizlik. Adrenalin severler için özellikle kaçırılmaması gereken bir deneyim. Zipline gibi fakat ray üstünde giden bir araçla iniyorsunuz en tepeden aşağıya doğru. Tepeye telesiyejle çıkıyorsunuz. Çıkarken ve araçla aşağı inerken muhteşem bir manzara size eşlik ediyor.
Ljubljana neler yapılır?
Preseren Meydanı
Şehrin En işlek meydanı. Zaten küçük olan şehirde, gidilebilecek her yere neredeysse eşit mesafedeki bu meydan sürekli hareketli. Üçlü köprüden karşıya geçtiğinizde, nehir kenarında dizilmiş sağlı sollu bir sürü cafe ve restaurant göreceksiniz. Canınızın istediğine oturun ve şehrin tadını çıkartın.
Ejderhalı Köprü
Çok parlak bir yapı olmamakla birlikte şehrin sembolü olan ejderha, bu köprüde bulunuyor. Araç ve yaya trafiğine açık olan bu köprü Preseren Meydanı’na 2 dakika yürüme mesafesinde.
Metelkova
Yugoslavya döneminde askeri kışla olarak kullanılan bu bölge, 1993’te gençler tarafından zaptedilerek bağımsızlığını ilan etmiş. İçerisinde bir çok bar, club, sanat merkezini barındıran bu bölge gördüğünüz başka yerlere benzemiyor. İlk girdiğinizde biraz ürkütücü gelse de korkmayın, ilerleyin 🙂 Kurallarını zapteden gençler belirlediği için oldukça rahat edeceksiniz. Özellikle akşamlarını görmenizi tavsiye ediyorum.
Ljubljana Kalesi
Şehre hakim tepedeki bu kaleden, kuşbakışı Ljubljana manzarasını izleyebilirsiniz. Dilerseniz Funikülerle dilerseniz yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ben çıkışta funiküleri tercih ettim, inerken ise bu yemyeşil yolu kullandım.
Park Tivoli
Park Tivoli, şehrin yürüyerek 20 dakika kadar dışında yer alan çok büyük bir park. İçinde yürüyüş ve bisiklet yolları, cafeler, çocuk oyun alanları ve geniş düzlükler mevcut. Şehrin yorgunluğunu buradaki çimlerde yayılarak atabilirsiniz.
Ljubljana Pazarı
Üçlü Köprü’nün Preseren Meydanı tarafından karşıya geçip sola dönünce pazarı göreceksiniz. Sebze, meyve ve canlı çiçeklerin satıldığı bu pazarda atıştırmalıkların tadına bakmadan dönmeyin.
Sokol, yerel lezzetleri denemeniz için güzel bir seçenek. Ekmek arası mantar çorbaları ve Kalamar Izgara’ları başarılı. Preseren Meydanı’na yürüyerek 3 dakika uzaklıkta.
Otobüs İstasyonu’nun tam karşısındaki Dünya Döner’e gidin. Yemek yemeseniz bile Süleyman abiyle tanışın, hikayesini dinleyin 🙂
Hotel Emonec, ufak odalarını sorun etmeyecekseniz gayet güzel bir seçenek. Özellikle konumu, benim için diğer herşeyi unutturacak cinsten, tam Preseren Meydanı’nda sayılır.
Üçlü Köprü’nün Preseren Meydanı tarafından karşıya geçip sola dönünce pazarı göreceksiniz. Sebze, meyve ve canlı çiçeklerin satıldığı bu pazarda atıştırmalıkların tadına bakmadan dönmeyin.
Çok parlak bir yapı olmamakla birlikte şehrin sembolü olan ejderha, bu köprüde bulunuyor. Araç ve yaya trafiğine açık olan bu köprü Preseren Meydanı’na 2 dakika yürüme mesafesinde.
Alabildiğine yeşil, sessiz sakin bir şehir karşıladı beni ilk dakikadan itibaren.Huzur bulmanız için ekstra bir çabaya ya da uzun zamana ihtiyaç duymuyorsunuz. 2016 yılının Avrupa’daki en yeşil başkenti seçilerek beni haklı çıkartıyor zaten.
Yukarıda eklediğim haritadaki Otobüs istasyonundan saat başı kalkan Bled otobüsleriyle 5 € karşılığında 1 saat 20 dakikada rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Bileti isterseniz istasyondaki gişeden isterseniz otobüs içinden alabilirsiniz. Yemyeşil, güzel bir yoldan gidiyorsunuz Bled’e. Otobüsten iner inmez de muhteşem bir yere geldiğinizi hissediyorsunuz. Otobüs dönüş saatlerini not edip ona göre davranabilirsiniz. Ya da yukarıdaki minibüs shuttle’lar ile 45 dakikada 7 € karşılığında Ljubljana’ya geri dönebilirsiniz.
Kremsnita, Bled Gölü Tatlısı diye biliniyor. Oldukça hafif ve manzaraya karşı denenmesi gerekiyor. Yukarıdaki Cafe bu ii gayet güzel yapıyor. Adaya en yakın uç tarafındaki bu cafede manzara eşliğinde bu değişik lezzeti mutlaka tatmalısınız.
Bled, dünyada görülmesi gereken yerler arasında bir sıralama yapılsa mutlaka üst sıralarda yer alacak kadar güzel ve farklı. Muhteşem bir doğa, yemyeşil ormanlar, ortasında vaha gibi bir göl ve gölün içindeki küçük adacıktaki kilise. Gölün kenarında çok güzel bir yürüyüş parkuru var yaklaşık 8 km uzunluğunda. Dilerseniz yürüyün benim gibi, dilerseniz bisiklet kiralayıp gezin. Üşendiniz mi, binin bir kayığa gölde gezintiye çıkın. Adacıktaki kiliseyi gidip görün. Burada sıkılma şansınız yok inanın bana, aklınızın bir kısmını burada bırakacaksınız.
Bled’de farklı bir şeyler yapmak isterseniz bu tam sizlik. Adrenalin severler için özellikle kaçırılmaması gereken bir deneyim. Zipline gibi fakat ray üstünde giden bir araçla iniyorsunuz en tepeden aşağıya doğru. Tepeye telesiyejle çıkıyorsunuz. Çıkarken ve araçla aşağı inerken muhteşem bir manzara size eşlik ediyor.
Şehrin En işlek meydanı. Zaten küçük olan şehirde, gidilebilecek her yere neredeysse eşit mesafedeki bu meydan sürekli hareketli. Üçlü köprüden karşıya geçtiğinizde, nehir kenarında dizilmiş sağlı sollu bir sürü cafe ve restaurant göreceksiniz. Canınızın istediğine oturun ve şehrin tadını çıkartın.
Nehir kenarında gezinin, cafelerden birine oturup kahvenizi yudumlayın, şehrin sokaklarında kaybolun.
Şehre hakim tepedeki bu kaleden, kuşbakışı Ljubljana manzarasını izleyebilirsiniz. Dilerseniz Funikülerle dilerseniz yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ben çıkışta funiküleri tercih ettim, inerken ise bu yemyeşil yolu kullandım.
Yugoslavya döneminde askeri kışla olarak kullanılan bu bölge, 1993’te gençler tarafından zaptedilerek bağımsızlığını ilan etmiş. İçerisinde bir çok bar, club, sanat merkezini barındıran bu bölge gördüğünüz başka yerlere benzemiyor. İlk girdiğinizde biraz ürkütücü gelse de korkmayın, ilerleyin 🙂 Kurallarını zapteden gençler belirlediği için oldukça rahat edeceksiniz. Özellikle akşamlarını görmenizi tavsiye ediyorum.
Park Tivoli, şehrin yürüyerek 20 dakika kadar dışında yer alan çok büyük bir park. İçinde yürüyüş ve bisiklet yolları, cafeler, çocuk oyun alanları ve geniş düzlükler mevcut. Şehrin yorgunluğunu buradaki çimlerde yayılarak atabilirsiniz.
Burada Kalın – Buralarda Tadın
Sokol, yerel lezzetleri denemeniz için güzel bir seçenek. Ekmek arası mantar çorbaları ve Kalamar Izgara’ları başarılı. Preseren Meydanı’na yürüyerek 3 dakika uzaklıkta.
Otobüs İstasyonu’nun tam karşısındaki Dünya Döner’e gidin. Yemek yemeseniz bile Süleyman abiyle tanışın, hikayesini dinleyin 🙂
Hotel Emonec, ufak odalarını sorun etmeyecekseniz gayet güzel bir seçenek. Özellikle konumu, benim için diğer herşeyi unutturacak cinsten, tam Preseren Meydanı’nda sayılır.