Gökçeada’yı ifade etmek için gerekli denklemdir efendim başlık. Görebileceğiniz en bakir, huzurlu, her bir karışı kekik kokulu yerlerden biri desek büyük konuşmuş olmayız.
Mutlaka Yapın: Her koyda mutlaka denize girin. İnanması güç ama farklı koylardan farklı tatlar alacaksınız. Benim gibi etçi iseniz mutlaka adada serbest olarak dolaşan ve insan nüfusundan fazla olan keçilerin tadına bakın, özellikle fırında oğlak denemeden dönmeyin. Türkiye’nin ilk ve tek sualtı Milli Park’ına sahip Gökçeada’ya giderken yanınıza mümkünse palet ve şnorkel alın
, Laz Koyu ve Gizli Liman’da doya doya yüzün. Merkez’deki Meydan Pastanesi’nin eşsiz Efi Badem kurabiyesinden tadın. Türkiye’de güneşin en son battığı yer olan Gökçeada’da gün batımını Yukarı Kaleköy’den izleyin.
Aman DİKKAT: Gökçeada’ya arabasız geliyorsanız, bir çok keyiften mahrum kalma ihtimaliniz yüksek. Ada oldukça büyük ve toplu taşıma seyrek olduğu için
, araçsız gelmek burayı yarım bırakacaktır. Bir de kişinin beklentilerine göre değişir ama huzur ve sessizlik seven birisi olduğum halde 3 günlük konaklama bana yetti. Adada neredeyse ayak basmadık yer bırakmadım bu 3 günde, 250 km. yol yaptım. Tam anlamıyla tüketmektense bir tutam damağınızda tat kalabilmesi için 3-4 günlük kaçamaklar düşünmenizi öneririm. Bir de kesinlikle haritalardan görüp Marmaros Şelalesi’ni görmeye yeltenmeyin. Dereköy’den sonra çok bozuk 9 km.lik bir yola giriyorsunuz fakat sonuna kadar gittiğiniz halde şelaleyi göremiyorsunuz. Öğrendiğimize göre derme çatma 1-2 tabela konuluyormuş ve sürekli birileri tarafında kaldırılıyormuş. Biz bu detayı bilmediğimiz için girdik o yola, aman siz girmeyin.
İlk İzlenim
Gökçeada yollarında sadece gitmek bile başlı başına bir deneyim. Kesintisiz bir şekilde duyduğunuz kekik kokusunu tarif etmek oldukça güç.Her yer yeşil ve her yer keçi 🙂 Evet evet her yer keçi. Keçilerin çoğu sahipli olduğu halde kapatılmıyorlar. Sürekli kendi kendilerine yayılıyorlar ada genelinde. Aklımızdan, bir tanesini yakalayıp çevirmek geçti itiraf ediyorum ama yapmadık 🙂
Kabatepe’den bindiğimiz feribot Kuzu Limanı’na yanaştığında ilk başta bu kadar bakir olmasına anlam veremedim. Üstelik gördüğümüz diğer bir çok yerin aksine deniz kıyılarında yerleşim neredeyse yoktu. Tüm evler denize nispeten uzak, deniz görmeyen yerlere konumlanmıştı. Muhteşem bir doğanın karşıladığını atlamamak gerek bu arada tabii. Keçiler mi, her yerdeler 🙂
Gökçeada’da neler yapılır?
Eski Bademli Köyü
Eski Bademli Köyü, bakımlı bir Rum köyü. Köydeki evlerin sahipleri çoğunlukla yazları burada, kışları ise Yunanistan’dalar. Meşhur Efi Badem kurabiyelerinin mucidi MAdam Efi’nin köyü burası. Kendisi hala hayatta ve üretimle bizzat ilgileniyor. Farklı bir Efi Badem tatmak için köyün içindeki Stenada Cafe’ye uğrayın. Türk Kahvesi’nin yanında ikram ettikleri kurabiye, Madam Efi tarafından mekana özel olarak hazırlanıyor. Stenada’nın sahipleri Bayand Andrula ve eşi Sakis. Sakis Bey pek Türkçe bilmiyor, bayan Andrula ise oldukça güzel konuşuyor. Lütfen bu mekana gidin ve kendilerinden köyle, geçmişteki ada hayatıyla ilgili bilgiler edinin. Ben detay verip sürprizini bozmak istemiyorum./h4>
Dereköy
Zamanında adanın en büyük köyü ve adanın merkezi olan Dereköy’ün eski adı Schinudi. Ne kadar büyük olduğunu şöyle belirteyim: 2000 haneli bir köymüş burası. Şu an ise yazın 350, kışın ise 150-200 civarı hane yaşıyor. 22 tane kahvehanesi, 3 adet açıkhava tiyatrosu ve adanın en büyük çamaşırhanesine sahip bu köy şuan malesef oldukça bakımsız. Sokaklarında gezince hüzünlenmemek elde değil.
Zeytinliköy
Merkeze en yakın Rum köyü olan Zeytinliköy, aynı zamanda en çok ziyaret edilen köy. Çok bakımlı ve bir çok mağaza -rahatsız etmeyecek yapılarıyla- köyde konumlanmış. Köyün bir diğer önemli özelliği ise Ortodoks’ların ruhani lideri Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondoni’nin Zeytinliköy’de doğmuş olması. Köye gelince meşhur dibek kahvesnden ve sakızlı muhallebiden yememek olmaz.
Laz Koyu
Denizini ve plajını en sevdiğimiz koy Laz Koyu oldu. Hem deniz suyu nispeten daha sıcak, hem rüzgar almadığı için dalgasız, hem işletmesi var hem de sakin. Üstüne sualtı da şnorkelli dalış için zengin ve berrak olunca denize girmek için bir numaramıza oturuverdi Laz koyu.
Gizli Liman
Ada’nın en batı ucu burası. Oldukça uzun, incekumdan bir sahili var. Sahilde ihtiyaçlarınızı karşılamanız için bir çok tesis mevcut. Sahilin sonundaki tepenin arkasında, hiç kimselerin olmadığı bakir bir koy var. Çadırseverler için de güzel bir nokta burası. Çam ağaçlarının altlarında ya da bu ağaçlıkların bitimiyle birlikte başlayan kumsalda çadırınızı rahatlıkla kurabilirsiniz.
Kaleköy Liman
Adanın deniz kenarında yerleşim olan tek noktası, aynı zamanda güzel havalardaki eğlence ve yeme-içme merkezi. Balık lokantalarındaki taze balıkları sipariş etmeli, yanlarını da boş bırakmamalısınız 🙂 Tek gece eğlencesi de burada canlı müzik yapan bir bar. Samimi, küçük ve dingin müzik yapıyorlar.
Aydıncık Plajı ve Tuz Gölü
Kabatepe’den bindiğimiz feribot Kuzu Limanı’na yanaştığında ilk başta bu kadar bakir olmasına anlam veremedim. Üstelik gördüğümüz diğer bir çok yerin aksine deniz kıyılarında yerleşim neredeyse yoktu. Tüm evler denize nispeten uzak, deniz görmeyen yerlere konumlanmıştı. Muhteşem bir doğanın karşıladığını atlamamak gerek bu arada tabii. Keçiler mi, her yerdeler 🙂
Zamanında adanın en büyük köyü ve adanın merkezi olan Dereköy’ün eski adı Schinudi. Ne kadar büyük olduğunu şöyle belirteyim: 2000 haneli bir köymüş burası. Şu an ise yazın 350, kışın ise 150-200 civarı hane yaşıyor. 22 tane kahvehanesi, 3 adet açıkhava tiyatrosu ve adanın en büyük çamaşırhanesine sahip bu köy şuan malesef oldukça bakımsız. Sokaklarında gezince hüzünlenmemek elde değil.
Eski Bademli Köyü, bakımlı bir Rum köyü. Köydeki evlerin sahipleri çoğunlukla yazları burada, kışları ise Yunanistan’dalar. Meşhur Efi Badem kurabiyelerinin mucidi MAdam Efi’nin köyü burası. Kendisi hala hayatta ve üretimle bizzat ilgileniyor. Farklı bir Efi Badem tatmak için köyün içindeki Stenada Cafe’ye uğrayın. Türk Kahvesi’nin yanında ikram ettikleri kurabiye, Madam Efi tarafından mekana özel olarak hazırlanıyor. Stenada’nın sahipleri Bayand Andrula ve eşi Sakis. Sakis Bey pek Türkçe bilmiyor, bayan Andrula ise oldukça güzel konuşuyor. Lütfen bu mekana gidin ve kendilerinden köyle, geçmişteki ada hayatıyla ilgili bilgiler edinin. Ben detay verip sürprizini bozmak istemiyorum./h4>
Ada’nın en batı ucu burası. Oldukça uzun, incekumdan bir sahili var. Sahilde ihtiyaçlarınızı karşılamanız için bir çok tesis mevcut. Sahilin sonundaki tepenin arkasında, hiç kimselerin olmadığı bakir bir koy var. Çadırseverler için de güzel bir nokta burası. Çam ağaçlarının altlarında ya da bu ağaçlıkların bitimiyle birlikte başlayan kumsalda çadırınızı rahatlıkla kurabilirsiniz.
Gökçeada yollarında sadece gitmek bile başlı başına bir deneyim. Kesintisiz bir şekilde duyduğunuz kekik kokusunu tarif etmek oldukça güç.Her yer yeşil ve her yer keçi 🙂 Evet evet her yer keçi. Keçilerin çoğu sahipli olduğu halde kapatılmıyorlar. Sürekli kendi kendilerine yayılıyorlar ada genelinde. Aklımızdan, bir tanesini yakalayıp çevirmek geçti itiraf ediyorum ama yapmadık 🙂
Adanın deniz kenarında yerleşim olan tek noktası, aynı zamanda güzel havalardaki eğlence ve yeme-içme merkezi. Balık lokantalarındaki taze balıkları sipariş etmeli, yanlarını da boş bırakmamalısınız 🙂 Tek gece eğlencesi de burada canlı müzik yapan bir bar. Samimi, küçük ve dingin müzik yapıyorlar.
Denizini ve plajını en sevdiğimiz koy Laz Koyu oldu. Hem deniz suyu nispeten daha sıcak, hem rüzgar almadığı için dalgasız, hem işletmesi var hem de sakin. Üstüne sualtı da şnorkelli dalış için zengin ve berrak olunca denize girmek için bir numaramıza oturuverdi Laz koyu.
Adanın en çok tercih edilen plajı. Konaklama tesisleri ve yeme-içme mekanları oldukça fazla. Çok rüzgarlı olduğu için özellikle Bulgar ve Romanya’lı sörf tutkunlarının uğrak yeri Aydıncık Plajı. Hemen bitişiğinde bulunan Tuz Gölü de farklı bir deneyim yaşamanızı sağlayacak türden. Hafif kazdığınızda ulaştığınız çamurun bir çok hastalığa iyi geldiği söylentiler arasında.
Gün batımının Türkiye’de en güzel izlendiği yerler sıralaması yapılsa muhtemelen ilk beşte kendine yer bulacaktır Yukarı Kaleköy. Türkiye’de güneşin son battığı yer olmasını bilerek gün batımını izlemek ayrı bir keyif veriyor. Bir çok pansiyon ve restaurantın da bulunduğu Yukarı Kaleköy, adayı kuşbakışı görmenizi sağlayacak.
Merkeze en yakın Rum köyü olan Zeytinliköy, aynı zamanda en çok ziyaret edilen köy. Çok bakımlı ve bir çok mağaza -rahatsız etmeyecek yapılarıyla- köyde konumlanmış. Köyün bir diğer önemli özelliği ise Ortodoks’ların ruhani lideri Fener Rum Patriği Bartholomeos Arhondoni’nin Zeytinliköy’de doğmuş olması. Köye gelince meşhur dibek kahvesnden ve sakızlı muhallebiden yememek olmaz.
Adanın en çok tercih edilen plajı. Konaklama tesisleri ve yeme-içme mekanları oldukça fazla. Çok rüzgarlı olduğu için özellikle Bulgar ve Romanya’lı sörf tutkunlarının uğrak yeri Aydıncık Plajı. Hemen bitişiğinde bulunan Tuz Gölü de farklı bir deneyim yaşamanızı sağlayacak türden. Hafif kazdığınızda ulaştığınız çamurun bir çok hastalığa iyi geldiği söylentiler arasında.
Yukarı Kaleköy
Gün batımının Türkiye’de en güzel izlendiği yerler sıralaması yapılsa muhtemelen ilk beşte kendine yer bulacaktır Yukarı Kaleköy. Türkiye’de güneşin son battığı yer olmasını bilerek gün batımını izlemek ayrı bir keyif veriyor. Bir çok pansiyon ve restaurantın da bulunduğu Yukarı Kaleköy, adayı kuşbakışı görmenizi sağlayacak.
Ve yollar
Gökçeada yollarında sadece gitmek bile başlı başına bir deneyim. Kesintisiz bir şekilde duyduğunuz kekik kokusunu tarif etmek oldukça güç.Her yer yeşil ve her yer keçi 🙂 Evet evet her yer keçi. Keçilerin çoğu sahipli olduğu halde kapatılmıyorlar. Sürekli kendi kendilerine yayılıyorlar ada genelinde. Aklımızdan, bir tanesini yakalayıp çevirmek geçti itiraf ediyorum ama yapmadık 🙂